Hükümetin zam planı

Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş gelen yeni zamlara dikkat çekerek bugünkü köşesine hükümetin zam planını taşıdı.

Alaattin Aktaş’ın “Cepler alev alev, “gerçek” TÜFE füze gibi!” başlıklı yazısı şöyle:

“Bazı zamlar ise klasik ifadeyle iğneden ipliğe, her türlü mal ve hizmet üretimini ilgilendirir. İşte dünden geçerli olmak üzere yapılan elektrik ve doğalgaz zamları bu türde zamlardır ve etkilemeyeceği hiçbir mal ve hizmet yoktur. O yüzden de 1 Eylül 2022’yi “Türkiye Zam Günü” olarak ilan etmekte hiçbir sakınca bulunmamaktadır.

Elektrik ve doğalgaza gelen zamlar… Yalnızca konutlardaki tüketime odaklanıp hesap yapmak çok yanıltıcı olur. Tamam, konutlardaki tüketimle ilgili zamlar vatandaşa doğrudan yansıyacak ama bir de dolaylı olanlar var.

Önce şu zamları bir hatırlayalım…

Elektrikte mesken ve tarımsal faaliyetlerdeki tüketim yüzde 20, kamu ve özel hizmetler sektörü ile diğer abone gruplarının tüketimi yüzde 30, sanayinin tüketimi yüzde 50 zam gördü.

Doğalgaza ise konutlarda yüzde 20.4, KOBİ’lerde yüzde 47.6, sanayide yüzde 50.8 zam yapıldı. Elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza da yüzde 49.5 zam geldi.

Dolayısıyla tekrar edelim; yalnızca konutlardaki artışa odaklanmak yanıltıcı; diğer alanlardaki maliyet arttıkça tüm mal ve hizmetlerin fiyatı da yukarı gidecek.

Elektrik ve doğalgaz zamları, özellikle de elektrik zammı, suya atılan taş değil, kocaman bir kaya parçası ve tsunami etkisi doğuruyor. Bunu bu aydan başlayarak göreceğiz.

TÜFE’YE ETKİ NE KADAR

TÜFE’de elektriğin ağırlığı yüzde 2.3256, doğalgazın ağırlığı yüzde 1.5496 düzeyinde. Bu ağırlıklara göre konutlardaki yüzde 20’lik zammın eylül ayı TÜFE artışına etkisi elektrikte 0.46 puan, doğalgazda 0.31 puan.

Yani bu iki kalem eylül ayı TÜFE artışını 0.77 puan etkileyecek. Bir kez daha vurgulamam gerek, bu doğrudan etki. Konut dışındaki kullanımlara çok daha yüksek oranda zam yapılmış olmasından ötürü dolaylı etki, doğrudan etkiden çok daha fazla olabilir. Bu etkiyi elbette bire bir ölçmek pek mümkün değil, kaldı ki bu dolaylı etki daha çok eylül sonrasında görülebilir; ama sonuçta bir şekilde görülecek ve vatandaşa yansıyacak.

Bu arada doğalgazın TÜFE’deki yüzde 1.55’lik ağırlığı yine tartışma konusu… TÜFE’de doğalgazdan daha fazla ağırlığa sahip ürünler arasında örneğin yüzde 1.92 ile su var. Ben su için doğalgazdan daha fazla ödeme yapan bir hane düşünemiyorum. Su faturasını, doğalgaz faturasından daha fazla dert eden var mı?

ŞU MEŞHUR BAZ ETKİSİ MESELESİ!

Enflasyonun düşüşü için tüm umutlar aralık ve ocakta görece düşük artışlar gelmesine bağlandı, bunu herkes biliyor. Aralıktaki yüzde 13.58’lik ve ocaktaki yüzde 11.10’luk oranlar devreden çıkıp yerlerine daha düşük oranlar girecek ve TÜFE’de yıllık artış oranı hızla gerileyecek. Bir kez daha altını çizmekte yarar var; bu gerileme tabii ki fiyatların gerilediği anlamına gelmeyecek. Enflasyon yüzde 50 iken 100’den 150’ye çıkan bir fiyatın, enflasyon bir sonraki ay yüzde 10’a inmesi durumunda bu kez 150’den 165’e yükselmesi gibi. Oran düşecek ama fiyat artmaya devam edecek.

Bu hatırlatmadan sonra gelelim son zamların yapacağı etkiye. Şimdi şu görüş dile getirilmeye başlandı:

“Bu zamlarla artık baz etkisi umudu da suya düşebilir.”

Ben pek emin değilim, hatta tam tersinin bile olabileceğini düşünüyorum.

Eğer özellikle aralık ve ocakta yapılması söz konusu olacak zamlar erkene alınıyorsa, yıllık enflasyonda düşüş görünmesini sağlayacak o aylar için bir anlamda temizlik yapılıyor demektir.

Hem dolaylı etkisi büyük olacak zamlar ne kadar erken yapılırsa etki de zamana yayılarak aralık ve ocak aylarına pek kalmaz. Bu bile hesap ediliyor olabilir.

Dolayısıyla eylülden itibaren üç ayın enflasyonunun yüksek çıkması çoktan göze alınmış görünüyor. Bu aylardaki oranlar yüksek çıkmalı ki aralık ve ocakta göz kamaştıran bir gerileme görülebilsin…

KUR ZIPLAMASA MALİYET BU KADAR ARTAR MIYDI?

Bıkmadan, usanmadan dile getirilen ve hala müşterisi de olan bir gerekçe var:

“Enerji fiyatları tüm dünyada arttı, bu yüzden bizim zam yapmamız kaçınılmaz. Hatta büyük ölçüde sübvanse ediyor ve bu sayede tüketiciye olan yükü en aza indiriyoruz.”

Akaryakıtta bu söyleniyor, doğalgazda söyleniyor, elektrikte söyleniyor. Bütün dünyada enerji fiyatlarının arttığı doğru, bunu inkar eden yok…

İyi güzel de bizim enerjideki ithalat maliyetimizin yurtdışındaki fiyatlardan çok daha hızlı artması sakın bizim yanlış tercihlerimizin bir sonucu olmasın!

Sakın biz dövizin çok hızlı değerlenmesine yol açacak adımlar attığımız için 2 dolarlık ürünü 10 liralık dolar kurundan 20 liraya alıyorken, şimdi 3 dolarlık ürünü 20 liralık dolar kurundan 60 liraya mal ediyor olmayalım!

2 dolarlık ürünün 3 dolara çıkmasına karşı yapabileceğimiz bir şey yok ama doları 10’dan 20’ye çıkaran biz değil miyiz? (10’a, 20’ye takılmayın, örnek onlar!) Dolar 20 olmasa da 12’de kalsaydı ve biz de 3 dolarlık ürünü 12’lik kurdan alıp 36’ya mal etseydik, daha iyi olmaz mıydı yani?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir